Bir kişinin Ticaret hayatının zorlukları içerisinde kendi emeği, fikirleri, alın teri ile elde ettiği tanınırlığını ve bu tanınırlığı sayesinde elde ettiği haklı kazancını; bu emekleri, fikirleri, alın terini ortaya koymadan ve hak etmeden başka bir kişinin faydalanmasını ve bunun sonucunda kazanç sağlayıp ticari başarıya ulaşmasını elbette ki hukuk düzenin korumaz. Çünkü bu ticari başarı ve kazancı haksız fiilleri sonucu elde etmiş olur. Dürüstlük kuralına aykırı olan bu haksız fiilleri sonucu elde ettiği ticari başarı ve faaliyetler de bir başkasının ticari faaliyetlerine zarar verme tehlikesi bulundurmaktadır. Dolayısıyla bu fiiller de Türk Ticaret Kanunu uyarınca Haksız Rekabet teşkil etmektedir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu; 54/2 maddesi ile haksız rekabeti,
MADDE 54- (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.
Hükmü ile düzenlemeye başlamaktadır. Mezkûr Kanun maddesi uyarınca dürüstlük kuralına vurgu yapılmıştır.
Peki nedir bu dürüstlük kuralı? Türk Medeni Kanun’u 2. Maddesinde dürüstlük kuralından bahsedilmektedir.
MADDE 2- Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. düzenlemesi ile kanun koyucu, bireylere verdiği hakları kullanmakta ve borçlarını yerine getirmekte ancak ve ancak dürüst bir biçimde davranmak zorunda olduğunu düzenlemektedir. Bu hakların kullanımında dürüstlük kuralına uyulmayıp hakkın açıkça kötüye kullanılmasının da hukuk düzeni tarafından korunmayacağını belirtmiştir. Bu durumu ilerleyen kısımlarda TTK’da düzenlenen ve dürüstlük kuralına dayanan haksız rekabet fiilini incelerken daha açık bir şekilde gözlemleyeceğiz.
Dürüstlük kuralının kapsamı genel anlamda tam olarak düzenlenmemiş ise de Türk Hukuk Sisteminin yoruma açık yapısı ile incelediğimiz zaman; Türk örf, adet ve gelenekleri, toplum yapısı ışığında dürüstçe, namuslu bir biçimde, ahlaklı ortalama bir bireyin benzer durumda izleyeceği yolu takip eden, makul ve mantıklı bir şekilde, hilesizce fiillerini eda etmekte olan bir bireyin eylemleri dürüstlük kuralına uygundur diyebiliriz.
Haksız Rekabet fiilinin oluşması için dürüstlük kuralına aykırı bir hal ortaya çıkacaktır ve TTK bu durumları “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” kenar başlıklı 55. Maddesiyle düzenlemektedir.
MADDE 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;
1. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek,
2. Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek,
3. Paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişçesine hareket ederek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak,
4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,
5. Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek,
6. Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak; şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas olur,
7. Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak,
8. Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak,
9. Malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerin özelliklerini, miktarını, kullanım amaçlarını, yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve bu şekilde müşteriyi yanıltmak,
10. Taksitle satım sözleşmelerine veya buna benzer hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek, peşin veya toplam satış fiyatını veya taksitle satımdan kaynaklanan ek maliyeti Türk Lirası ve yıllık oranlar üzerinden belirtmemek,
11. Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek veya kredilerin net tutarlarına, toplam giderlerine, efektif yıllık faizlerine ilişkin açık beyanlarda bulunmamak,
12. İşletmesine ilişkin faaliyetleri çerçevesinde, taksitle satım veya tüketici kredisi sözleşmeleri sunan veya akdeden ve bu bağlamda sözleşmenin konusu, fiyatı, ödeme şartları, sözleşme süresi, müşterinin cayma veya fesih hakkına veya kalan borcu vadeden önce ödeme hakkına ilişkin eksik veya yanlış bilgiler içeren sözleşme formülleri kullanmak.
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;
1. Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,
2. Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak,
3. İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek,
4. Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için, taksitle satış, peşin satış veya tüketici kredisi sözleşmesi yapmış olan alıcının veya kredi alan kişinin, bu sözleşmeden caymasına veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek.
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle;
1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak,
2. Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak,
3. Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanmak.
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
e) İş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;
1. Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya
2. Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
Sayılan Haksız Rekabet Hallerinin başlıcaları incelendiğinde her birinin az önce de bahsettiğimiz Türk örf, adet ve geleneklerine, toplum yapısına, dürüstlüğe, ahlaka uymayan ve makul olmayan fiillerin dürüstlük kuralına aykırı olarak haksız rekabet teşkil ettiği görürüz. Bu
fiiller dürüst bir ticaretçinin yapmasının sakıncalı olduğu ve bu fiiller sonucunda elde edilecek gelirin haksız bir biçimde olacağı, dürüstlüğe tamamen aykırı olacağı gerekçesiyle Haksız Rekabet teşkil etmektedir.
“Bir olayda haksız rekabetin mevcut olabilmesi için, şu unsurların bir arada bulunması gerekir:
1-Bir fiille, iktisadi rekabet hakkının doğruluk ve dürüstlük kaidelerine aykırı olarak suistimal edilmiş olması gerekir.
2-Bu fiil sebebiyle başka bir şahsın -veya şirketin- iktisadi menfaatleri zarar görmüş olmalı veya zarar görme tehlikesine maruz bırakılmalıdır. Bir başkasının alın teri ve emeğinden, fikrinden, yıllarca çalışıp didinerek ancak elde edebildiği haklı şöhretinden faydalanmak suretiyle ticari hayatta başarı elde etmek isteyen bir başka kimsenin bu nevi hareketi kendi emek, çalışma ve şöhretine dayanmadığı için haksız rekabet sayılır.”1
Haksız Rekabet teşkil eden bir fiili ifa eden kişinin hukuki sorumluluğu nedir? Yukarıda bahsettiğimiz üzere Haksız Rekabet teşkil etmek için bir başkasının haklı ticari faaliyetlerinden yararlanma amacı olmalıydı. Emeğinden faydalanılan, iktisadi faaliyetleri zarar gören veya zarar görme tehlikesinde bulunan kimse TTK 56. Maddesi uyarınca haksız rekabet fiilini gerçekleştiren kimseyi dava edebilir.
MADDE 56- (1) Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b) Haksız rekabetin men’ini,
c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların
imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir. Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir.
(2) Ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşteriler de birinci fıkradaki davaları açabilirler, ancak araçların ve malların imhasını isteyemezler.
(3) Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan sivil toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar da birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davaları açabilirler.
(4) Bir kimse aleyhine birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri gereğince verilmiş olan hüküm, haksız rekabete konu malları, doğrudan veya dolaylı bir şekilde ondan ticari amaçla elde etmiş olan kişiler hakkında da icra olunur.
Madde 56’da açıkça görüldüğü üzere iktisadi faaliyetleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşı karşıya olan kimse, bu fiilin haksız olup olmadığının tespitini isteyebilir. Ardından tespit edilen haksız rekabetin men’ini ve bu haksız rekabet sonucu karşı tarafın elde ettiği maddi durumun ortadan kaldırılmasını, bu haksız rekabet durumu gerçekleşirken yanlış veya yanıltıcı bir biçimde gerçekleşmişse bu beyanların düzeltilmesini2 ve haksız rekabetin önlenmesinin kaçınılmaz olduğu durumlarda haksız rekabetin oluşmasında etkili olan araçların ve malların imhasını isteyebilir. Ayrıca haksız rekabet fiilinin oluşmasında karşı tarafın kusuru varsa zarar ve zıyanın tazminini, TBK md. 58 ile ön görülen şartlar oluşmuş ise3 de manevi tazminat talep edebilir.
Ayrıca TTK md. 57’ye göre haksız rekabet fiili, çalışanlar ve işçiler tarafından teşkil edilmiş olursa da TTK md. 56’nın birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerindeki yukarıda bahsettiğimiz davalar işçileri ve çalıştıranları çalıştırana karşı da açılabilmektedir.
Dava açma hakkı elbette bir zamana tabiidir. TTK md. 60’ta düzenlendiği üzere, “56 ncı maddede yazılı davalar, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her hâlde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, haksız rekabet fiili aynı zamanda 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince daha uzun dava zamanaşımı süresine tabi olan cezayı gerektiren bir fiil niteliğinde ise, bu süre hukuk davaları için de geçerli olur.” Şeklinde süreye tabii tutmuş, bu sürenin geçmesi üzerine hukuk davası hakkının zamanaşımına uğrayacağını düzenlemiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenen ihtiyati tedbir hususuna uygun olarak dava açma hakkı bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut haksız rekabet fiilinin ortadan kaldırılmasına, önlenmesine veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine yani 56. Maddeye göre dava hakkı olan kişilerin taleplerinin yerine getirilmesine karar verebilir. Bu durum TTK md. 61 ile düzenlenmektedir. İlgili maddenin 2. Fıkrasında düzenlendiği üzere hak sahibinin yetkilerine tecavüz teşkil eden durumlarda cezayı gerektiren haksız rekabet teşkil eden mallara (artık suça konu mal haline gelmiş olur) ithalat ve ihracat sırasında hak sahibinin talebi üzerine gümrük idareleri tarafından İHTİYATİ TEDBİR niteliğinde el konulabilir. Ardından gelen 4. Fıkra ise bu tedbir ve el koyma kararının tebliğinden itibaren on gün içerisinde esas davasının açılmaması veya mahkemeden tedbir niteliğinde karar alınmaması durumunda idare tarafından verilen el koyma kararının ortadan kalkacağını düzenlemiştir.
Cezayı gerektiren bir fiil suç halini alır. Haksız rekabet açısından da cezayı gerektiren haller TTK md. 62 ile düzenlenmektedir. Öyle ki haksız rekabetin cezayı gerektirdiği haller; “a) 55 inci maddede yazılı haksız rekabet fiillerinden birini kasten işleyenler, b) Kendi icap ve tekliflerinin rakiplerininkine tercih edilmesi için kişisel durumu, ürünleri, iş ürünleri, ticari faaliyeti ve işleri hakkında kasten yanlış veya yanıltıcı bilgi verenler, c) Çalışanları, vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri, çalıştıranın veya müvekkillerinin üretim veya ticaret sırlarını ele geçirmelerini sağlamak için aldatanlar, d) Çalıştıranlar veya müvekkillerden, işçilerinin veya çalışanlarının ya da vekillerinin, işlerini gördükleri sırada cezayı gerektiren bir haksız rekabet fiilini işlediklerini öğrenip de bu fiili önlemeyenler veya gerçeğe aykırı beyanları düzeltmeyenler” şeklinde belirtilip bu fiilleri işleyenler “fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 56 ncı madde gereğince hukuk davasını açma hakkını haiz bulunanlardan birinin şikâyeti üzerine, her bir bent kapsamına giren fiiller dolayısıyla iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılırlar.” Hükmüne havidir. Görüldüğü üzere haksız fiil karşısında şikâyet hakkı herkese tanınmamış yalnızca TTK md. 56 gereği HUKUK DAVASI AÇMA HAKKI HAİZ BULUNANLARA tanınmıştır. Dolayısıyla haksız rekabet suçu teşkil eden kimse, dava açma hakkı haiz bulunan kişi-ler- tarafından şikâyet edildiği taktirde her bir bent kapsamına giren fiiller dolayısıyla iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılacaktır.
Haksız Rekabet teşkil eden durumlarda hukuk davaları için zaman aşımı süresi olduğundan bahsetmiştik. Söz konusu Haksız Rekabet fiili suç teşkil ediyorsa bu zamanaşımı süresi TCK gereği değişecektir. Az önce tartıştığımız üzere kişinin eyleminin haksız rekabet suçunu teşkil etmesi halinde “iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılırlar” şeklinde bir düzenleme mevcuttur. TCK’nın dava zamanaşımı hususunu düzenleyen 66. Maddesini incelediğimiz zaman;
TCK MADDE 66- (1) Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası; … e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl geçmesiyle düşer. Düzenlemesini görürüz. Dolayısıyla TTK gereği iki yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmedilen Haksız Rekabet suçu için kamu davası zaman aşımı süresi sekiz yıl olarak düzenlenmiştir. Bu sürenin geçmesi üzerine kamu davası açma hakkı düşmüş olur. Eğer ki haksız rekabet fiilini işleyerek suç teşkil eden tüzel kişi ise; 62. Maddedeki hükümler, tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gerekmiş olan kişiler hakkında uygulanır. Tüzel kişi madde 62’de geçen cezalar ile cezalandırılamayacağı ve haksız rekabet fiilini eyleyerek suç teşkil eden kişiler, tüzel kişilik üzerinden faaliyet gösteren gerçek kişiler olduğu üzere TTK md. 63 de bu durumda tüzel kişinin haksız rekabet fiilinin sorumlusunu tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gereken kişi olarak belirlemiş ve cezai sorumluluğu üzerine bırakmıştır. Dolayısıyla şikâyet hakkı, dava açma hakkı bulunan kişilerde sabit kalmak kaydıyla şikayet edilen tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gereken kişiler de her bir bent kapsamına giren fiiller dolayısıyla TTK 62. maddesi gereği iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacaktır.
Nihayetinde Haksız Rekabet fiili Türk Ticaret Kanunu’nda dürüstlük kuralına dayandırılarak; ticaret hayatında faaliyet gösterenlerin emeğini koruma gayesiyle, haksız bir biçimde başarı ve kazanç elde edenlere karşı rekabeti adil şartlar altına almayı, haklı başarısından haksız bir biçimde faydalanılanı dava yoluyla korumayı ve haksız biçimde faydalananı suç teşkil etmesi halinde cezalandırmayı düzenlemiştir. Bu düzenlemeleri yaparken haksız rekabet fiilini örneklemeler yoluyla ortaya koymuş ve eski TTK ‘da düzenlenmiş olan Haksız rekabet fiiline ek olarak da kamu menfaatinin korunmasına yönelik düzenlemeleri de içinde barındırmıştır. Ancak belirtmek gerekir ki düzenlemiş olduğu haksız rekabet fiilinin maddi unsuru tamamen dürüstlük kuralına dayandırılmıştır. Böylece toplumsal yaşamın bir parçası olan ticari hayatı; dürüstlük kapsamında, toplumsal ahlak düzeninde emeğin ve hakkın koruyucusu olmuştur.
1 (İsmail DOĞANAY, Türk Ticaret Kanunu Şerhi 1-398, 2. Baskı, Olgaç Matbaası, Ankara, 1981, s.282)
2 Şüphelilerden …‘in basına gerçeğe uygun olmayan bilgiler verdiğini, bununla da yetinmeyip haksız yere kamu kurumlarına
şikayet ettiğini, ticari itibarının zedelendiğini ticari faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı ve gereksiz yere incitici
açıklamalar ile kötülediği fiilleri nedeniyle haksız rekabet ettiği iddiası üzerine yürütülen soruşturma sonucu, anılan
Başsavcılığın 2014/1920 ve 2014/2033 soruşturma nolu dosya içerikleri uyarınca şüpheliler hakkında kasıtla hareket
ettiklerine ilişkin kamu davası açmayı haklı gösterecek delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verilmiş ise de, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 11/05/2009 tarihli ve 2006/14776 esas, 2009/15807 sayılı ilâmı ve Yargıtay
11. Hukuk Dairesinin 03/03/2008 tarihli ve 2007/839 esasa, 2008/2510 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, anılan 6102 saylı
Türk Ticaret Kanunu’nun 55 ve 62. maddesinde başkalarının faaliyetlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici
beyanlarla kötülemek hali iktisadi rekabetin suistimalini oluşturacağı ve haksız rekabet teşkil edeceği belirtilmiş olması
karşısında, şikayetçi tarafından sunulan 23/09/2014 tarihli Gazete Vatan ve www.hürriyet.com.tr/gundem27425569.asp
uzantılı “Balık ölümlerinde virüs şüphesi” başlıklı internet haber içerikleri ile soruşturma dosyasındaki delillerin şüpheli
hakkında dava açılması için yeterli olduğu gibi bu delillerin mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği
gözetilmeksizin, itirazın bu yönden kabulü ile kamu davasının açılmasına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde karar
verilmesinde, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulmasına
karar verilmiştir (Yargıtay 23. Ceza Dairesi – Karar : 2015/7468).3 TBK MADDE 58- Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında
bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya
bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.