Ticaret unvanı, tacirlerin işlerini yaparken kullandıkları isimleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Ticaret Unvanı ve İşletme Adını düzenlediği 39. Maddesinde de her tacirin, ticari işletmesine ilişkin işlemlerini ticaret unvanıyla yapmak zorunda olduğunu belirtmiştir.
Marka ise, bir ürünün üretildiği mal veya hizmet bakımından başka bir üründen ayırt edilmesini sağlayan işaretlerdir. Türk Patent ve Marka Kurumu’na göre Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Ticaret Unvanının marka hakkı ile ihtilaf durumuna düşmesi, gerçek kişi ve Kollektif- komandit şirket tüzel kişilerinde pek karşılaşılan bir durum değildir. Çünkü zaten halihazırda gerçek kişiler ticaret unvanlarında adı ve soyadlarını, kollektif ve komandit şirketler ise ortakların ad ve soyadlarını içermektedir. Kişi adlarından oluşan ibarelerin de kolay kolay bir uyuşmazlığa döndüğü görülmemektedir.
Ancak iş Anonim, Limited ve Kooperatif şirketlere gelince farklı bir boyut kazanmaktadır. TTK’nın 43. Maddesinde düzenlendiği üzere bu şirketler ticaret unvanlarını serbestçe seçebilirler. Bu husus da çok önemli bir risk doğurmaktadır: serbestçe seçilen ticaret unvanının, tescilli başka bir marka ile ihtilafa düşmesi. Çünkü tacirler işlerini yaparken bir anlamda ticaret unvanlarını bir marka edasıyla kullanabilmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki marka tescili ile ticaret unvanı arasında herhangi bir hiyerarşiden doğan bir üstünlük bulunmamaktadır. Yani marka ile ticaret unvanı eşit konumdadır. Sınai Mülkiyet Kanunun 6. Maddesinin üçüncü fıkrasında tescilsiz marka ya da ticaret sırasında kullanılan işaret sahiplerine, işaret ya da markalarıyla aynı ya da benzer işaretlerin aynı ya da benzer mal veya hizmet sınıfında tescil talebinde bulunulması halinde, sonraki marka başvurusuna Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde itiraz hakkı vermektedir. Bu hakkın kullanılabilmesi için tescilsiz kullanılan marka ya da işaretin ayırt edici nitelik kazanmış olması gerekir. Yine SMK’nın 7/3-e maddesine göre işaretin ticaret unvanı veyahut işletme adı olarak kullanılması da marka hakkı kapsamında değerlendirilmektedir.
SMK Madde 6 – (3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Hemen belirtilmelidir ki, herhangi bir işaretin marka gibi kullanılması “markasal kullanım” olarak adlandırılmaktadır. Bir işaretin marka olarak kullanılıp kullanılmadığı ise o işaretle karşı karşıya gelen ortalama niteliklere sahip bir tüketicinin algısına göre belirlenmelidir. Şayet ortalama tüketici, o işareti bir mal veya hizmetin markası gibi algılıyorsa markasal kullanımdan söz edilecektir. Markasal kullanımdan söz edebilmek için işaretin sadece mal veya hizmet üzerinde kullanılması zorunlu olmayıp, ilanlarda, kataloglarda, ticari belgelerde kullanılması mal veya hizmetle bağlantılı olarak markasal etki doğuracak şekildeki tüm kullanımları markasal kullanım oluşturacaktır.¹
Türk Ticaret Kanunu’nun 52. Maddesi, ticaret unvanının ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılmasına karşı koruma altına almaktadır. Temelinde marka hakkının korunması da ticari dürüstlüğün bir göstergesi olmakla beraber marka hakkına tecavüz eylemi ticari dürüstlüğe aykırı bir eylem olarak kabul edilebilecektir. Bu doğrultuda ticaret unvanının haiz olduğu -markasal kullanım hakkı dahil- tüm haklar esasında Türk Ticaret Kanunu’nun 52. Maddesi ile koruma altına alınmıştır. Bu sebepledir ki marka tescilinin koruması ile ticaret unvanının koruması arasında bir hiyerarşi bulunmamaktadır. Böylece sonraki marka hakkı önceki ticaret unvanının haklarına ihlal oluşturacak ve bu unvan TTK’nın 52. Maddesi gereğince korunacak; sonraki unvan kullanımı da önceki marka tesciline ihlal oluşturacak ve bu marka, tescil yoluyla korunacaktır.
Tabii ki marka ile ticaret unvanı arasındaki ihtilaf incelenirken, bir kullanımın marka hakkı ihlali oluşturabilmesi için gerekli temel koşulların da varlığı aranmaya devam edilmelidir.² Bir kullanımın, başka bir markanın haklarına tecavüz teşkil etmesi için (tanınmış marka olmamak koşuluyla) elbette ki markanın tescilli olduğu mal veya hizmet sınıfında kullanılması gerekmektedir. Bu husus, ticaret unvanının markaya tecavüzü hususunda da değerlendirilmelidir. Bir ticaret unvanı ancak ilgili markanın tescilli olduğu mal veya hizmet sınıfında markasal olarak kullanılması durumunda markaya tecavüz teşkil etmiş olacaktır. Şayet XYZ markası, mutfak aletlerini kapsayan 8. Sınıfta tescilli iken marka tescilinden daha sonra kurulan XYZ … A.Ş. isimli şirketin ticaret unvanının tescilli marka ile aynı olmasına rağmen şirket tekstil ürünleri alanında faaliyet göstermekte ise bu ticaret unvanı, markaya tecavüz teşkil etmemiş olacaktır.
Netice itibariyle ticaret unvanı ile marka tescili arasında hiyerarşik bir üstünlük bulunmaması nedeniyle her iki tescil yolu da eşdeğer olarak görülmektedir. Bu doğrultuda bir markanın tescil edilmesi durumunda sonrasında aynı mal veya hizmet grubunda faaliyet gösteren tacirin ticaret unvanı markanın haklarını ihlal etmiş olacak, aynı şekilde ticaret unvanından sonra ortaya çıkan markanın, ticaret unvanının kullanıldığı mal veya hizmet sınıfında tescil edilmesi halinde markanın ticaret unvanından doğan hakları ihlal etmesi söz konusu olacaktır. Elbette ki tüm bu hususlar incelenirken salt bu durum değil, marka veyahut ticaret unvanından doğan hakların ihlal edilmesi şartlarının da göz önünde bulundurulması gerekecektir.
1 Bilge, Mehmet Emin; Ticari Ad ve İşaretler Arasında Karıştırılma Tehlikesi, Ankara, 2014, s. 116
2 Çolak, Türk Marka Hukuku, Oniki Levha, s.750
YAZAR: EMRE UZUN